Modern dünyanın hızla akan zamanı içinde, evlilik kurumu da estetik bir arayışın yüceltilmiş bir yansımasına dönüşmüştür. Søren Kierkegaard, “Evliliğin Estetik Geçerliliği” eserinde bu yüzeyselliği sorgularken, bizlere daha derin, daha anlamlı bir bağlılık ve sorumluluk anlayışını sunar. Bu düşünceler, günümüz evliliklerini ve aile yapılarını yeniden değerlendirmemize olanak tanır.
Kierkegaard, evliliği estetik ve etik aşamalar üzerinden yorumlar. Estetik aşama, hazların, güzelliklerin ve anlık tatminlerin dünyasıdır. Bu aşamada birey, aşkı ve mutluluğu yalnızca yüzeyde arar. Ancak bu yüzeysel arayış, evliliğin derinliklerine inmekte yetersiz kalır. Modern çağda sosyal medyanın ve popüler kültürün etkisiyle, evlilik ve aşk kavramları da estetik birer oyuna dönüştü. Mükemmel düğünler, büyüleyici fotoğraflar, masalsı aşk hikayeleri... Bunlar, estetik aşamanın birer yansımasıdır ve gerçek bağlılığın yerini alacak kadar güçlü değildir.
Gerçek bağlılık ve sorumluluk, etik aşamada kendini gösterir. Kierkegaard, estetik hazların ötesine geçmeyi ve etik bir sorumluluk bilinciyle hareket etmeyi öğütler. Bu, modern evliliklerin sıkça karşılaştığı sorunların çözümünde de anahtar rol oynar. Zira etik aşama, yüzeydeki hazların ötesine geçip, bireylerin birbirlerine karşı derin bir bağlılık ve sorumluluk hissetmelerini sağlar. Zor zamanlarda, estetik hazlar yetersiz kalırken, etik bağlılık ve sorumluluk evliliği ayakta tutar.
Bugün evlilik ve aile kurumları, değişen toplumsal dinamiklerle birlikte yeni bir şekil alıyor. Kadınların iş gücüne katılımı, toplumsal cinsiyet eşitliği ve bireysel özgürlük arayışları, evliliklerin doğasını dönüştürüyor. Ancak bu dönüşüm, evliliklerin temelindeki etik sorumluluk ve bağlılık ihtiyacını değiştirmez. Kierkegaard’ın etik aşama vurgusu, modern evliliklerde karşılaşılan çatışmaları anlamamıza ve çözmemize yardımcı olabilir. Bu bağlamda, eşitlikçi ve sorumluluk bilinciyle hareket eden çiftler, daha sağlam ve anlamlı ilişkiler kurabilirler.
Medyanın ve popüler kültürün evlilik üzerindeki etkisi, bireylerin gerçek beklentilerini şekillendiriyor. Romantik komediler, sosyal medya paylaşımları, idealize edilmiş aşk hikayeleri... Bunlar, evliliğin gerçek doğasını gölgeleyebilir. Ancak Kierkegaard’ın estetik ve etik aşamalar arasındaki ayrımı, bu yanılsamayı kırmamıza olanak tanır. Evlilik, estetik hazların ötesine geçip, etik bağlılıkla taçlandığında gerçek anlamına ulaşır.
Kierkegaard, evliliğin sadece estetik bir gösteriden ibaret olmadığını, derin bir etik yolculuk olduğunu hatırlatır. Estetikle başlayan bu yolculuk, etik sorumlulukla buluştuğunda, evlilik gerçek anlamına kavuşur. Modern dünyanın hızlı ve yüzeysel yaşantısı içinde, evliliği anlamlı ve derin kılmak için Kierkegaard’ın düşünceleri bize rehberlik edebilir.
Sonuç olarak, evlilik sadece güzel anların bir toplamı değil, derin bir etik sorumluluk ve bağlılık yolculuğudur. Kierkegaard’ın ışığında, evliliğin estetik ve etik bütünlüğünü anlamak, modern çağın ilişkilerini daha anlamlı ve derin kılacaktır. Bu yolculukta, yüzeysel hazların ötesine geçip, gerçek bir bağlılık ve sorumluluk anlayışını kucaklamak, evliliğin kalıcı ve anlamlı olmasını sağlayacaktır.