CNN ekranlarında Türkiye’ye dönen 36 aktivist gösterildi ama gözler iki ismi çok aradı: Alpaslan Arslan ve Hakan Şimşek. Onlar yoktu. Çünkü bu sefer onlar için yolculuk daha farklı bir bedel demekti. İsrail’in yıllardır kullandığı yöntem yine devredeydi; önlerine “bir daha gelmeyeceksiniz” diye taahhütname kondu. Ama onlar o kalemi eline almadı. Çünkü Gazze’ye gitmek, onlar için ömür boyu süren bir ahit.
Alpaslan Arslan’ın hikâyesi, bu toprakların vicdan hafızasında derin bir izdir. 2010’da Mavi Marmara’da çıplak elleriyle Siyonist rejimin askerlerine direndi. Yanında şehit düşen arkadaşlarının kanına şahit oldu. O günden sonra adı bir aktivistin ismini geçti “direnişin adı” oldu. Yıllar geçti, pes etmedi. Gazze için tekrar yola çıktı, bu kez Refah Kapısı’na vardı. Ama orada da Siyonist rejimin oyuncağı hâline getirilmiş, Mossad’ın ayarttığı Mısırlı çetelerin saldırısına uğradı. Buna rağmen geri adım atmadı. Çünkü o kapının ardında açlıkla sınanan, bombalar altında nefes almaya çalışan çocuklar vardı.
Onu daha önce yine Mısır'da Rabia Meydanı’nda da gördük. Kahire’nin kavurucu günlerinde, darbeye karşı direnenlerle omuz omuza saf tuttu. Bu yüzden onun aktivizmi yalnızca Filistin’e değil, ümmetin bütün yaralarına dokunan bir yolculuktu. Sonrasında da boş durmadı; ülkemizde Gazze için kurulan platformların ön saflarında yürüdü, yardım kampanyalarında, basın açıklamalarında, eylemlerde hep en önde oldu.
Hakan Şimşek de aynı hattın yolcusuydu. Mitinglerde, yürüyüşlerde, dayanışma gemilerinde görülen bir yüz. O da bu davayı bir anlık serüven değil, ömürlük bir aidiyet olarak yaşadı. Bu yüzden İsrail’in gözünde tehlike, bizim gözümüzde kardeş oldu.
Bugün havaalanında yoklardı ama yoklukları aslında daha yüksek bir varlık demek. Çünkü onların adı imzalanmamış kâğıtların, göze alınmış risklerin, meydanlarda yükselen tekbirlerin adıdır. Onlar yoksa bile aslında en çok onlar vardır.
Bu yolculuklar bir “savaş turizmi” değildir. Sumud Filosundaki Adagio teknesi, ablukayı kırmayı başaran üç tekneden biriydi. O gün dalgalar yarıldı, zincirler zorlandı ve insanlığın vicdanı o gemilerde yol aldı. İşte Arslan ve Şimşek o teknenin yolcularıydı. O yolculuk hâlâ sürüyor.
"Ey iman edenler! Sabredin, sabırda yarışın, nöbetleşe sebat edin (râbitû) ve Allah’tan sakının ki kurtuluşa eresiniz.” ( Âl-i İmrân, 3/ 200)








