Eskişehir’de yaşanan trajedi, gençlik psikolojisinin karanlık dehlizlerine inen bir araştırmanın gerekliliğini ortaya koyuyor. 18 yaşındaki Arda K’nın gerçekleştirdiği şiddet eylemi, yalnızca bireysel bir sapmanın ötesinde, modern toplumların derin sosyo-psikolojik yaralarını gözler önüne seriyor. Bu olay, çağımızın dijital çağındaki gençlerin, sanal dünyadan aldıkları toksik ideolojilerle nasıl şekillendiğini ve bu şekillenmenin sonunda nasıl trajedilere yol açabileceğini göstermesi açısından çarpıcıdır.
*İnsel Kültürü: Dışlanmışlığın Zehirli Meyvesi*
İnsel, “involuntary celibate” yani “istem dışı bekâr” ifadesinin kısaltmasıdır. Bu terim, özellikle cinsel ilişkilerde başarısızlık yaşayan ve bu durumdan ötürü kendini dışlanmış, öfkeli ve kırgın hisseden genç erkekler için kullanılır. İnsel toplulukları, internet üzerinden bir araya gelen ve ortak bir kimlik etrafında birleşen bu genç erkekleri kapsar. Ancak bu kimlik, yalnızca bir mağduriyet hikâyesi üzerine kuruludur ve zamanla derin bir kadın düşmanlığına, toplumdan nefret etmeye ve şiddet fantezilerine dönüşebilir.
Arda K’nın kendini bir Nazi olarak tanımlaması, kadınlardan ve göçmenlerden nefret etmesi, bu zehirli kültürün bir sonucudur. İnsel kültürünün kökleri, genç erkeklerin toplumsal normlar ve beklentiler karşısında yaşadığı başarısızlıkların, içsel bir yaraya dönüşmesiyle filizlenir. Bu yara, zamanla öfkeye, nefret söylemine ve nihayetinde şiddete evrilir. İnsel topluluklarında bu tür düşünceler güçlenir, radikalleşir ve bireyin psikolojisini ele geçirir.
*Call of Duty: Sanal Dünyada Askerî Fanteziler ve Gerçek Dünya Bağlantısı*
Arda K’nın saldırısında Call of Duty temalı kıyafetler giymesi ve saldırıyı bu bağlamda gerçekleştirmesi, dijital oyunların genç zihinler üzerindeki etkisini sorgulama gerekliliğini doğuruyor. Call of Duty, dünya çapında milyonlarca oyuncuya sahip, popüler bir birinci şahıs nişancı oyun serisidir. Oyun, askerî çatışmaları, modern savaş tekniklerini ve yüksek düzeyde şiddeti merkezine alır. Oyuncular, bu sanal dünyada birer asker olarak çeşitli görevleri yerine getirirler; bu görevler genellikle yoğun şiddet sahneleri ve stratejik düşünme gerektirir.
Bu tür oyunlar, genç bireylerin şiddete karşı duyarsızlaşmasına ve askerî fanteziler geliştirmelerine zemin hazırlayabilir. Oyunlar, gerçeklikten kaçış sağlayan bir mecra olarak görülse de, sanal dünyanın sınırları ile gerçek dünyanın sınırları genç zihinlerde bulanıklaşabilir. Arda K’nın durumunda bu bulanıklık, Call of Duty’de yaşadığı sanal deneyimleri gerçek dünyaya taşımasına ve bu deneyimleri şiddet eylemi olarak dışavurmasına neden olmuştur.
*Psiko-Sosyal Dinamikler: Toplumsal İzolasyon ve Şiddetin Psikolojisi*
Arda K gibi bireylerin yaşadığı toplumsal izolasyon, psiko-sosyal dinamiklerin kritik bir unsurudur. Sosyal ilişkilerde başarısızlık, toplumsal normlara uyum sağlayamama ve dışlanmışlık hissi, bireylerin kendilerini değersiz ve çaresiz hissetmelerine yol açar. Bu duygular, özellikle ergenlik döneminde, bireylerin kimlik arayışında olduğu bir süreçte yoğunlaşır. İnsel kültürü ve aşırı sağ ideolojiler, bu kimlik arayışını istismar eder; bireylere, kendi dışlanmışlıklarını rasyonelleştirebilecekleri ve nefret dolu bir kimlik inşa edebilecekleri bir alan sunar.
Bu gençlerin sosyal destek sistemlerinden yoksun olması, aile ve arkadaş çevresinin eksikliği, bu tür düşüncelerin pekişmesine ve radikalleşmesine neden olur. Eğitim sisteminin ve toplumsal kurumların bu noktadaki yetersizlikleri, gençlerin bu tür zehirli ideolojilere kapılmasını engelleyememektedir. Arda K’nın eylemi, bu yetersizliklerin bir sonucudur; gençlerin yalnızlıkları, toplumsal başarısızlıkları ve sanal dünyanın etkisiyle radikalleşmelerinin bir yansımasıdır.
*Çözüm: Psiko-Sosyal Destek ve Eğitim Reformu*
Eskişehir’deki trajedi, modern toplumların gençler üzerindeki baskılarının ve bu baskıların nasıl şiddete dönüşebileceğinin bir göstergesidir. Bu tür olayların önlenmesi için, psiko-sosyal destek sistemlerinin güçlendirilmesi şarttır. Gençlere yönelik psikolojik danışmanlık hizmetlerinin yaygınlaştırılması, toplumsal destek ağlarının oluşturulması ve internetin radikal ideolojilerden arındırılması için adımlar atılmalıdır.
Ayrıca, eğitim sisteminde reformlar yapılarak gençlerin sosyal becerilerini geliştirecek, sanal dünya ile gerçek dünya arasındaki dengeyi kurabilecek programlar hayata geçirilmelidir. Spor kampları, sanat etkinlikleri, grup çalışmaları gibi faaliyetler, gençlerin sağlıklı bir şekilde topluma adapte olmalarına yardımcı olabilir. Bu tür önlemler, gelecekte benzer trajedilerin yaşanmasını engelleyebilir ve gençlerin sağlıklı bireyler olarak topluma kazandırılmasını sağlayabilir.
*Sonuç: Karanlık Bir Geleceği Aydınlatma Zorunluluğu*
Eskişehir’de yaşanan bu trajik olay, sadece bir bireyin değil, aynı zamanda bir toplumun geleceğe olan bakış açısının karanlık bir yansımasıdır. Gençlerin psikolojik ve sosyal gelişimlerine daha fazla önem verilmeli, onların iç dünyalarında biriken öfke ve nefretin kaynağına inilmelidir. Aksi takdirde, bu tür karanlık aynaların bize yansıttığı görüntüler, toplum olarak üstesinden gelmemiz gereken daha büyük sorunların habercisi olmaya devam edecektir.